Blog'dan Önce, Kazbeg Tırmanışı...

İki kişilik bir takım halinde Trabzon ve Rize’den otobüsle Tiflis’e doğru yola çıktık. Sarp kapısında geçiş işlemlerinden sonra tekrar otobüse binip yola devam ettik. Eğer dolar veya lari tedariki olmadan yola çıkılmışsa buradaki döviz bürolarından değişim yapılabilir. Gürcistan’ın Batum dışındaki bölgelerinde hele Kazbegi gibi sınır kasabalarında Türk lirasını tanıyan bulmak zor. Para işinin Batum’da halledilmesi en güvenli tercih olur. Tabi cepte dolar varsa yine sıkıntı çekilmez Kazbegi’de bile birçok döviz bürosu mevcut. 

Tiflis’te indikten sonra Türkçe bilen Gürcü muavin Kazbegi dolmuşlarına ulaştırması için taksi bulmamızda bize yardımcı oldu. Sonra taksici Kazbegi dolmuşlarını bulmamızda yardımcı oldu. Çantaları minibüsün bagajına koyduktan sonra uzun ve rahatsız bir minibüs yolculuğu bizi bekliyordu. Tırlar ve başka ağır vasıtalarla dolu yaklaşık 2,5 saatlik bir yolculuktan sonra özel aracımızla gelmediğimize pişman bir şekilde Kazbegi kasabasına ulaştık. Minibüsten iner inmez Gergeti Kilisesi’ne taşımacılık yapan araç şoförleri yanımızda bitti, yemek yiyelim hele sonra görüşürüz deyip bi kafe bulduk. Bir şeyler atıştırıp kiraladığımız bir Mitsubishi Belima ile 40 lari karşılığında (o zamanki kur ile 80 liraya denk geliyordu) Gergeti Kilisesi yakınlarından başlayan patikaya ulaştık (Kazbegi’den buraya 7km yol var) ve birinci kamp alanına doğru yürüyüşe başladık. Kalabalık bir güzergahtı. Patikadaki herkes dağa tırmanmaya gitmiyordu ama patikanın ulaştığı ilk aşıta kadar yürüyüp geri dönen trekkingciler hayli çoktu. 

Tepesinde metal bir haç olan taşbabadan sonra patika birinci kamp alanına kadar nispeten az eğimli seyrediyor. İlk kamp alanında ne olduğunu anlayamadığım (sanırım bir oteldi) bir bina var. Otobüs yolculuğundan sonra pek dinlenmeyip hemen yürüyüşe geçtiğimizden hayli yorgunduk ve hemen dinlenmeye geçtik. Bu kamp alanında sızıntı şeklinde akan bir su kaynağı mevcut, ihtiyacımızı gayet iyi bir şekilde karşıladı. Ertesi sabah kahvaltı yapıp çadırı topladık ve ana kampa doğru yürüyüşe başladık. Patika belli bir noktada buzulun üstünde devam ediyor. At pislikleri yolu gösterecektir :) 

Buzulda krampon takmadık. Gayet rahat bir şekilde ana kapa ulaşıp uygun bir noktada çadırımızı kurduk. Bir dağcı -sanırım yetkili biriydi- gelip kaç gece kalacağımızı sordu bir gece dedik “Ten lari please!” dedi ten lari verdik. Bu bölgede Sovyetler döneminden kalma eski bir meteoroloji istasyonu var. Kısaca “Meteo” da deniyor. Bu bina hem pansiyon hem de kafe olarak kullanılıyor. Partnerimle burada birer acı kahve içmiştik. Masaya oturup birilerinin gelip ne istediğimizi sormasını bekledik ama kimse gelmedi, biz arayıp bulduk. Bulaşıkhaneye girip sipariş vermiştim, çok ilgili değiller. Binanın bir ucunda tuvalet yapmışlar ama içerisi tarif edilemeyecek kadar iğrençti. Kayaları kullanmak daha cazip. Bu kamp alanında da yine su kaynağı mevcut. 

O günü biraz dinlenerek geçirip aynı gece saat 02.00’de, bölgedeki arama kurtarma ekibinin hava raporlarına da güvenerek tırmanışa başladık. Önümüzde 2 grup vardı, ilkini geçip diğerine ulaştık. 2 Rus dağcıydı. Onlarla biraz sohbet ettik ve grup oluşturduk. Buzula girdiğimizde kramponları takıp devam ettik. Bu arada havanın rapordaki hava durumuyla alakası yoktu her taraf sisti ve yer yer dolu yağıyordu. Belli bir noktada Rus dağcılar bizim hızlı gittiğimizi, onların bizi yavaşlatmak istemediklerini ve ayrılabileceğimizi söyledi. “It’s suicide to go up in this weather condition!” (Bu hava koşullarında zirveye gitmek intihardır!) dedi ve zirve yapmayacaklarını söyledi. Biz iki kişi yoğun sisin içinde yola devam ettik. 

Etrafımızdaki hiçbir şey görünmüyordu. Sadece beyazlık ve gayet belirgin olan dağcı izleri. Gps’e güveniyorduk ama dağcı izleri de gayet netti. Böylece risk analizi yapıp devam ettik. Zirveden önce 40-50 derecelik sert buz rotası vardı. İpe girme gereği duymayıp tırmanmaya devam ettik. Dolu tanelerinin mermi gibi vuruşlarıyla ara ara duruyorduk. Zirveye çok az kala akut dağ hastalığı nedeniyle mide bulantısı yaşadım. Bir iki öğürtüden sonra zirveye doğru tekrar yola koyulduk. Bu şekilde zirveye ulaştık. Birkaç fotoğraf çekip geri döndük. Çok zevkli bir tırmanış değildi, manzara adına hiçbir şey göremedik. Ama en azından zirveyi yapmış olduk. 

Döndükten sonra bir gece daha ana kampta kaldık. Yine biri gelip 10 lari istedi. Ertesi sabah kahvaltı yapıp çadırı topladık ve inişe geçtik. Aracın bizi bıraktığı yerde yine 40 lariye bir araç kiralayıp Kazbegi’ye döndük. Aynı kafede yemek yiyip dolmuşa bindik ve aynı rahatsız yolculuktan sonra Tiflis’e ulaştık. Sağdan soldan otel sorduk, sağolsun İngilizce bilen bir Gürcü genç bize yardımcı oldu. Minibüs durağının civarında geceliği 60 lariye otel olduğunu öğrendik ama arkadaşım Tiflis’i merak ettiğinden merkeze gitmek istedi. Taksiyle merkeze gittik. Oradaki pek çok otelden birine girdik, geceliği 60 dolardı! Çıkıp bir başkasına gittik, 200 lari! Tam dönüyorduk bütçeniz nedir diye sordu, 100 lari belki dedik ve 150 lariye çatı katı küçük pencereli bir odayı bize verdi. Odaya yerleştikten sonra Tiflis’i dolaştık, Türk lokantasında mantı benzeri geleneksel bir Gürcü yemeği yedik, hatıra eşya alıp otele döndük. Ertesi sabah açık büfe kahvaltıda 150 larinin acısını çatır çatır çıkardıktan sonra taksiyle otogara gittik. Lüks Karadeniz otobüsüyle yurda dönmüş olduk...









Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Bu Tatos Dağları'nı Tavaf Ettiğim ve Ayı Saldırısından Nasıl Kurtulduğumdur...

Sû-i Tedbîrimle Yâ Hû

Akıl, Bir Damla Su!..